“Feragat etmenin tam manasıyla idrak edildiği ay olan ramazan ayını bu yıl hiç ummadığımız bir şekilde eda etmeye hazırlanıyoruz. Bizler de bu yıl, alışık olduğumuz cemaat atmosferinden feragat etmek durumundayız. Aynı zamanda koronavirüs pandemisi bazı şanslar da sunuyor.”

“Bir toplum içerisinde birlikteliğin ne kadar güçlü olduğu kriz zamanlarında belli olur. Koronavirüs pandemisinin ve bununla ilgili kısıtlamaların başlangıcından bu yana, daha önce hiç olmadığı kadar yoğun bir dayanışma atmosferi içerisine girmiş bulunuyoruz. Dinî inancı veya etnik kökeni fark etmeksizin toplumumuz, alışılmış özgürlüklerden feragat etme de dâhil olmak üzere, bireylerine karşı birtakım sorumluluklar taşımaktadır.

Tabii olarak söz konusu kısıtlamalar, özellikle de başlamak üzere olan ramazan ayı bağlamında, biz Müslümanları oldukça etkilemiş durumda. Hasretle beklediğimiz teravih namazlarının, camilerimizdeki hoş sohbet ortamlarının, artık gelenekselleşen iftar davetlerimizin olmadığı bir ramazanı eda edeceğiz. Nitekim dinimiz bize hem kendimiz hem ailemiz hem de aynı toplumda yaşadığımız insanlara karşı sorumluluklarımızı yerine getirmeyi emrediyor.

Tüm bunlara rağmen ramazan ayını bambaşka bir biçimde eda etme şansı da söz konusu. Camilerimizde omuz omuza saf tutup namazlarımızı eda edemeyeceğiz, ancak belki bu feragat edişimiz sayesinde gönüllerimiz hem birbirlerimize hem de Allah’a her zamankinden daha fazla yakınlaşacak. Kendi iç dünyamızın sesini hiç olmadığı kadar net duyacak, ailelerimizle her zamankinden daha fazla vakit geçireceğiz. Bu eşsiz zaman dilimini mümkün olan en faydalı şekilde geçirelim. Bu da bizim için bir sorumluluktur.

Her şeye rağmen, bütün Müslümanların ramazanını en içten dileklerimizle tebrik ediyoruz. Cenâb-ı Hak ibadetlerimizi kabul buyursun, bizleri bağışlasın, rahmetinden ve merhametinden bizleri ayırmasın. İnşallah bu zor zamanların üstesinden hep birlikte geleceğiz.